Bu gece Paris’te ilk gecem. Son seyahatimin ,”yalnız” ilk gecesi aslında. Hayatıma yeni giren bir dost adayını yolcu ettim akşamüzeri bugün. Nasıl bir histir bir insana alışmak , onu hayatına dahil etmek ve zamanı geldiğinde gitmesine tanıklık etmek iyi bilirim.Günlerin sayısının çok anlamı yoktur aslında , gerçekten dahil edersen eğer hayatına o kişiyi, teninin altında kalan saklılarına ,yeterli olur o giderken içinin sızlamasına bir “an” da olsa..
Sonra gittim kendime kısa süreli /emanet bir bisiklet buldum, beni ve yorgunluğumu birkaç sokak öteye taşıması için .Ve yüzüme vuran rüzgarla savurmak için yalnızlığıma dönüşümün hüznünü Paris sokaklarına.. Birkaç zaman sonra şuursuzca durdum ve kısa süreli hayatıma dahil olan kiralık bisikletimi ilk an tanıştığım haliyle biraz makyajı akmış sade ,yeni evine bırakıp yoluma koyuldum. Arada hiç dilini bilmediğim bir yaşlı çifte rastladım, onlara da nedenini sormadan edinmek istedikleri emanet bisikletlerini almalarına yardım ettim. Belki onlar da birilerini yolcu etmişlerdi hayatlarından geçip giden az önce, kim bilir? Ve kendilerini rüzgarın ellerine bırakmak istiyorlardı benim gibi bir an önce..
Ardından gazete bayiine uğradım.Takip etmem gereken zorunlu dergilerimi aldım birkaç doz ve yaşam ihtiyaçlarımı da birkaç blok ötedeki Fransız marketinden karşıladıktan sonra bir ay süresince gecelerime eşlik edecek evime vardım. Kapılar sonuna kadar şifrelenmişti. Beni bekler gibi değillerdi.Kapının şifresini hecelediğinde parmak uçlarım , önümde aşınmış döner tahta merdivenler belirdi. Tam ortasından göğe doğru baktığımda merdivenlerin,önümde beni bekleyen dört katı yürüyerek elimde an ve an ağırlaşan geri dönüşümü imkansız paketler ile kat etmek zorunda olduğumu bilme hissi,bir an için de olsa hayatımı paylaşmak istediğim bir erkeğin varlığının içgüdüsel olarak ihtiyacını anımsattı bana.Bu anlık aciz ve acımasızca bir düşünceydi ve bencilce. Biyolojik saatlerim mi gelmişti neydi? Derken daha fazla duman altı yaratmadan düşüncelerim kafamın etrafında, merdivenleri geri geri itmeye başladım aşağı doğru.Baharat kokulu bir adam “merhaba!” dedi bir ara iki kapı arasında ,yanımdan süzülerek geçti kokusuyla bir.Ve kendi kapıma geldim.İki kilitli bir anahtar gözünü açtım gözlerimi kırpmadan ve şahsına münhasır döşeli çift kişilik bir oda belirdi karşımda.Odanın içinde arka avluya açılan ortalama insan boyunda bir pencere , arka avluda gizli bir bahçe ve gizli bahçede yaşayan kırmızı abajurlu bir ev.Evin içinde de yüzünü henüz görmediğim ama gecelerime eşlik edeceğini hissettiğim yeni kısa ömürlü komşularım..
Paris’in sıcağını ilk attım üstümden sonra , serinledi bedenim.Bir çay koydum kendime vanilya kokulu.Bilindik bir müzik açtım anladığım dilden,yalnız hissetmemek için.Bedenimi yatay olarak, ilk kez tanıştığım yeni yatağıma uzattım ve gözlerimin çayımı yudumlarken , odanın içinde keşfe çıkmasına izin verdim.Sonra çayım soğudu,onu elimin üşengeçliğiyle en yakın düz zemine bıraktım sakince ve sessizliğe gömüldüm.Birkaç zaman böyle geçti , kimseden habersiz zamandan çaldığım hayatım ve benle yarını bir yazılmış odamda birbirimizi sessizliğimizle selamlar gibi ,iki kişilik yatakta tek beden.
Gözlerimi açtığımda mevsim çoktan yazdan bahara dönmüştü ve ben de bu ani değişimle birlikte bir duygu dönüşümüne uğramıştım sanki.Uyandığımda,bedenimi sonbaharın alacakaranlığı kaplamıştı.Şimdi aşmam gereken bir duygunun daha farkındaydım hayatta,benden önce de sonra da çoğunun aynı farkındalıkları yaşayarak aştığı veya aşacağı duygulardı bunlar.Emindim.Sadece o an,insanlığımla yalnız hissediyordum kendimi sadece benim başıma gelmiş gibi ,hepsi bu.Biliyordum, şu an aşmam gereken şeyi , hep öğretildiği gibi ..
Akışa güvenmek ;hayat akıp giderken hayatla bir akıp gitmek.Nerede,ne yapıyor olduğunu sorgulamak yerine,kabullenmek..
Ve yola olduğun yerden devam etmek..
Tüm bu farkındalıklarımın merkezinde ben, karanlık bir ormanda yolunu kaybetmiş ve ardından belirsizliklerin kovaladığı küçük bir kız çocuğu gibi koşar adımlarla, tüm karanlığa rağmen ormanın içine doğru ilerlerken karşıma bir yabani çiçek çıktı.İçime çektiğim kokusu ve beyaza dönen açık pembe tonlarıyla çiçek ,ormanın karanlığında yolunu kaybetmiş bir gökkuşağı gibiydi.İyi geldi.
Ve ilk gecem , hayatımın bulunduğu anında yarattığım yeni farkındalığımla yüzleşmek üzere beni içine aldı.Bakalım , yarın sabahım hangi duygularla güne uyandıracak beni ?
Tüm mümkünlerin kıyısındayım şu an..
Zamanı gelmemiş sözlerimle ,ağzımın içinde dolanan..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder