30 Ocak 2012 Pazartesi

Geldim.

Mühürlenmiş dudakların
Hiç mi geçmez gözlerinden güz
Nerde bıraktın kalbinin kırıklarını ?
Acıtmışlar seni  de ben gibi belli
Sarf ettiğin kelimelerin tükenmiş
Hayal kırıklıkların sırtında
Aç kapıyı ben geldim ..
Sana yüreğimi getirdim
At yere hepsini taşıdığın
Sana hiç tatmadığın lezzetlerimle
Gökkuşağımla , pembe bulutlarımla
Tüm renklerimle ..
Güzünü ısıtmaya
Baharımı paylaşmaya
Sana benden katmaya ..
Gönlümün pencerelerini açmaya
Bahçemin çiçeklerini seni acıtanların gözyaşlarıyla sulamaya ..
Geçmişin zaman kayıplarının öcünü birlikte almaya ..
Seninle çoğalmaya , senle bir olmaya ..
Geldim !


22 Ocak 2012 Pazar

Ürkek elli adam

Yüreğinden dökülen her notayla bir ömür; ruhumu renkten renge boya istiyorum, ben gözlerim kapalı seni dinlerken.
Ve o geceler hiç bitmesin, müziğinle uyuyakalan bedenim uzanırken.. 
Korkularımdan sıyrılmış çıplak vücudum kalsın karanlık saatlerde tek karşında ki hiçbirşey girmesin tenlerimiz arasına.. 
Sadece senin kokun sarsın etrafımı ve bir de ellerin ,ürkek ellerin.. 
Sonra yorgun düş sen de müziğin içinde ve birlikte uyuyakalalım sabaha çeyrek kala.. 
Parmak uçlarımız değsin birbirine yatağın en uzak ücra köşelerine doğru kaykılsa da özgür ruhlarımız ,kimi zaman bir bağı temsil eder gibi içgüdüsel istemsiz.. 
Sonra bir kabustan uyanır gibi irkilerek birbirimizi arasa ikilikle yine tek bir bedende kavuşsak, güneş doğarken yeni güne.. 
Ve birbirimize uyansak biyolojik saatlerde ve tekrar gece olsa ve tekrar sabah ... 
Biz hiç geceyi birlikte sabah etmemiş gibi her yeni gece her yeni sabaha birbirimize yeniden kavuşur gibi.... 
Bir ömür boyu hiç eksilmeden, hiç yılmadan... 

Her ayrılış Bir düşüş

yanına gelirken tüm yolları koşarak aşabileceğim hissi uyanıyor içimde
hiç yorulmadan ..

sonra her karşıma çıkışında donakalıyorum
ve o coşku yerini suskunluga bırakıyor..

birkaç zaman geçiyor derken seninle
hep yeniden başlar gibi
seni tanımaya ve yakınlaşmaya
 
sonra bir an en yakın oluyorsun bana !

ve sabah oluyor..
yine yanından ayrılmak zorunda kalıyorum.

her senden gidişimde,
bir daha hiç göremeyecekmişim gibi içten öpüyorum seni.
teşekkür ediyorum , benimle paylaştıklarına gözlerimle.
 
sonra merdivenlerden aşağı inerken yere düşüyorum.

her yanından ayrılışım ,
yere düşmek gibi.

ellerim acıyor, bakıyorum ellerimin içine ..
sensizlik içindeler. 
gözlerimden bir damla yaş akacak gibi oluyor ,
yere damlıyor.

tutuyorum sonra geride kalanlarını .

kalkıyorum ayağa ,
üzerimi silkeliyorum.
ve yeniden yola koyuluyorum.
 
her ne kadar düşsem de
her ayrılışımda yanından

yeniden yanına gelebilmek için ..

devam ediyorum yola!

21 Ocak 2012 Cumartesi

Soru İşareti

Herşey anlamını yitirmiş gibiydi..Bakışlarım donuklaşmış,duygularım buzul çağını yaşamaya başlamıştı. Evren ile aramıza kara kedi girmişti. Hiç umulmadık cümle aralarında,virgül sonlarında kelimelerim soluk soluğa varoluş nedenlerini arıyorlardı. 
Satırların araları gitgide daralıyor artık gözlerim harfleri seçemez hale geliyordu ki ..

Bir soru işareti imdadıma yetişti ! Hep suçlarlar soru işaretlerini , çıkmazlara götürür düşüncelerimizi diye ..
Oysa avuçlarımın içindeki yeşil kokan defterimin açık sayfasında bu gece tüm labirent halime çare bir o çıkagelmişti.
İçten bir gülümsemeyle kalemimin ucuna yerleşti ve beni yazmaya devam etmeme ikna etti.

İçimin hallerini, aklımın süzgecinden geçirmeye vaktim kalmadan, olduğu gibi kağıda dökmeye başladım.
Önce, 'Dur!' dedi. 'Bende gizli manalarda hayatın bir soru işareti eşiğinde ise şanslısın.Karamsarlığa lüzum yok. Şanslısın. Çünkü, sorgulamaya değer gördüğün yaşam belirtilerin var.' dedi.

Evet , kafa karışıklığımı sorulara çevirdiğimde karşımda tek ayak hizada dizilen uzunca bir cümleler kuyruğu oluşuyordu. Sonunu getiremediğim. Hep birer kelimesi eksik , tamamlanamayan.


 
Farkettim ki cümleler soruya dönüşünce , sesteki tonlamaları bile farklı şekilleniyor.Cevabını aradığın herşey bir 'an'da gizli ve gözlerinin ucunda biraz havada asılı kalır gibi..
Hep birine muhtaç! Bu kendin bile olsan hep bir çaresizlik duygusu kaplar, cevap arayışlarında insanı ya .. Öyle birşey işte.

Sonra mürekkeple baştan aşağı yıkanan sayfayı yırtıp bir kutunun içine hapsediyorum.Kutuyu da başucu komidinimin üst çekmecisinin en karanlık köşesine .Yorgun düşen vücudumu bahar çiçekli yatağımın üzerine seriyorum ve gecemin rüyasına doğru yolculuğa çıkıyorum.

Yolculuğumda , bana cevabını aradığım sorularımın görselleştirilmiş kareleri eşlik ediyor.Tüm merak ettiklerim kendilerine birer renk seçmiş hayat tablomda, kendi köşelerini arar gibiler ...
Derken kendimle karşılaşıyorum.Gülümseyerek beni yanına çekiyor ve bir anda dört yanımı saran hayat tablomun içinde birlikte yol almaya başlıyoruz.İlerledikçe anlıyorum.Her zerresi ayrı özenle çizilmiş. Her rengin, her şeklin benzersiz ayrı bir varoluş sebebi var gibi..Yakınlaştıkça keşfediyorum aslında uzaktan algılayamadığın tüm karmaşanın tek tek ayrı birer anlamı olduğunu ve her karışmışlığın zamanı geldiğinde çözülüp bir anda kendi zerresinde yerini aldığını ...

Aklımdan süzülen bir yağmur damlasının canıma düşmesiyle başlamış arayış serüvenim. Mürekkep damlalarıyla birleşip bir defter yaprağı üzerinde yer bulşmuşlar sonra.Ve aslında evren çoktan tüm sırt dönüklüğümüze rağmen, beni tüm enerjisi ile bana inat sarmalamaya başlamış o yandan bu ana kadar meğer .. Hem de cömertce resmederek tüm yaşanmışlıkları hayat tablomda bu gece .. Şimdi anlıyorum , neden şanslı olduğumu soru işaretinin dediği gibi.

Yüzüme uysal bir kabulleniş mimiği yerleşiyor, alacakaranlık zamanlara doğru böylece.
Sabah uyandığımda , belki sorularım yine odamdaki boş duvarda asılı kalacaklar ,zamanı geldiğinde cevaplarıyla karşılaşmayı beklercesine..Hangi sorunun işaretinin sonu orada biter bilmeden.Ama ben onları sordukça, zamanı geldiğinde karşıma çıkaracak hayat tüm cevapları..

Biliyorum.



17 Ocak 2012 Salı

Siyah Renkli Rüya

saçlarımın uzaması durmuş gibi iki yil arasında
sürdüğüm ojeler çıkmıyor ..
ve terkedilmiş zihnimin sokakları
tüm düşüncelerim uçup gitmişler ..

pembe koltuğuma uzanmış bahçemdeki kuru dallı çıplak ağaçları izliyorum gözlerim açık bir yeni yıl sabahı .. koca bir yıl daha geçmiş ben bilmeden meğer .. telefonumun zili çaldı , tanıdık bir dost sesi dedi : Mutlu Yıllar ! olsun , anladım.
sonra uyuyakalmışım..
rüyamdayım. zihnim açık.bir an aklıma teyzelerim geliyor , çok sık düşmezler aklıma oysa. uzun zaman oldu, neden olduğunu bilmiyorum çıkıp gidişleri hayatımızdan.. 'aklın ermez' derdi annem işte öyle zamanlardı, anlamadım neyi paylaşamadılar ya da neden gün sonunda barışmadılar hep küs kaldılar.
beynimde fotoğraf kareleri canlanıyor sonra. tüm unuttuğum ailemin insanları biraraya toplanmışlar .. onları ben giydirmişim kendi renklerimle. önce birarada fotoğraflarını çekiyorum, hayalimdeki gibi gerçek. herkes mutlu benim karelerimde.. gözlerimi ovuşturup tekrar bakıyorum hiç görmediğim kadar çok gülümsüyorlar, kadrajımın içinde sarmaş dolaş. renkleri birbirine karışan bir gökkuşağı gibi ! sonra portre fotoğraflara geçiyorum tek tek ve hayalimden sıyrılan asıl gerçeklikler yansıyor karelerime.. herkesin yüzüne vuran ayrı bir ifade var dondurduğum o karelerde. ayrı bir kırgınlık ayrı bir kızgınlık çocukluğumda farkına varamadığım büyüdüğümde anladığım sonradan soramadığım . merak ediyorum, bu duyguların ardında saklı siyah renk nedir diye ? 
birgün anlayabilir miyim? iki kardeşin birbirinden tamamiyle vazgeçme halini, bir daha birbirlerini hiç görememe pahasına hem de .. renkleri eksik kalmış yarım bir tablo gibi ! bu sorunun cevabını da tek çocukluk hayatı bilinmeyenler rafı'ma kaldırıyorum kitaplığımın , kabullenerek . hiç bilemeyeceğim ..

derken bir rüzgar esiyor bahçemde
benim içim ürperiyor ,uyanıveriyorum. 
çıplak ağaçlara vuruyor rüzgar, onları da üşütüyor ..
dalgın, uykulu gözlerim irkiliyor
resmettiğim hayali rüya karelerini de alıp götürüyor rüzgar sonra kendiyle bir..
kalkıyorum , en yakın aynaya yürüyor adımlarım.
bakıyorum ;
saçlarım aynı
ojelerim aynı
etrafımdaki tüm renkler de tam gibi
düşüncelerime soruyorum, onlar da yoldalarmış gelmek üzere ..
derken farkına varıyorum , bir tek siyah eksik ..



7 Ocak 2012 Cumartesi

'kutlamak' üzerine ...


renklerin dansı
şen kahkahalar
pembe bir pamuk helva
beyaz bulutlar
bir kelebeğin ilk uçuşu
balonların özgürlüğüne kavuşması
klişe havai fişekler
gökyüzünde parlayan birkaç yıldız
gıcır gıcır bir arabanın anahtarlarını elinde tutmak
sevgilinin gelişi
balkonda solmaya yüz tutmuş bir çiçeğin tomurcuğu
beyaz bir gömlek
pudra şekeri kaplı bir kurabiye
anne yemeği kokusu
rüzgargülü
kulağa fısıldanan bir sürpriz
ömrü anlık şeffaf baloncuklar
göğe yükselen bir kuşun kanat sesleri
yerinde duramayan ayaklar
sağa sola sığdıramadığınız kollarınız
ve volümü giderek artan hoparlör sesini andıran bir kalp !

insan kutlar elbette .

asıl hayatı kutlamak gerek !

kutlamak kaç kişi olur ?

kutlamanın boyutları ,
kutlamanın dayanılmaz keyfi :)
derken ..

teknolojiye yenik düşen kutlama !
-kucaklamalardan manyetik dalgalara-

peki ;
nedensiz de kutlanabilir mi ? ...

.....................................................................................................................................................

bir yürek yeter bazen , arzular coşar da taşmak isterse bedenden
nedene gereksinim yok !

hep bir sebep mi arar düşünceler ?
oysa balonlar gerekmez bazen
bir kalp çarpıntısı yeter ..

sessizlik tanık olur içsel kutlamalarına ruhun
yüzde bir gülümseme bin bir renge boyar gözlerdeki ışıltıyı
kavramlara sığdırmadan ..

bazen başka bir kucak arar sarılmak için beden ,
iki kişilik kutlamadır bu !

bazen sayılar az gelir
coşku odaları sarar 
partilik boy kutlamadır bu !

oysa bana birkaç renk yeter kutlamak için anı .

sade insan mi kutlar ?
doğa da kutlar bazen ..

bir fırtınanın ardından gökyüzünde açan bir gökkuşağıyla belki
ya da zifiri bir gecenin sabahına ufukta doğan güneşin ,bin bir renkleriyle tan vakti 

bir bebek doğar
mucizeler kutlar .

bir çocuk ilk kez konuşur
kelimeler kutlar .

sevgililer öpüşür 
aşk kutlar .

bir adam bir kadına sevdiğini söyler
melekler kutlar .

an gelir...
an gider...

bir yürek yeter bazen !
tek kişilik , dev kutlamadır - 'Hayat' !

31.yılında kutlu olsun :) ..