tüm gerçekliğiyle kalbimin her hücresini sarmalayan senliklerimi ,
bağrım yırtık pırtık oluncaya kadar göğüsleyebilir
ve tüm kader cambazlarına karşı direnebilirdim ..
bağrım yırtık pırtık oluncaya kadar göğüsleyebilir
ve tüm kader cambazlarına karşı direnebilirdim ..
boya kabımdaki tüm renklerimi gözümü kırpmadan
tekrar ayrıştıramama riskini hafife alarak
birbirine karıştırabilir ,
tekrar ayrıştıramama riskini hafife alarak
birbirine karıştırabilir ,
siyaha teslim olabilirdim .
ve siyahın içinde kaybolmaya bile razı olup
kendi tonlarımdan birkaç solukluğuna vazgeçebilir ,
kendi tonlarımdan birkaç solukluğuna vazgeçebilir ,
senin renklerini keşfe çıkabilirdim .
hatta tüm gündüzlerimi gecelerine değişebilir ,
güneşe bile kafa tutabilirdim ..
ama tek alt üst edemeyeceğimi bildiğim ;
bir iğnenin ucuyla
arka bahçemdeki ağacımın gövdesine kazıdığım ,
doğum tarihimizdi .
arka bahçemdeki ağacımın gövdesine kazıdığım ,
doğum tarihimizdi .
iki dünya mesafesi kadar
varolumuşumuzun zamanlaması .
varolumuşumuzun zamanlaması .
ve hesaplamadığım yaşanmadık saatlerim ..
her yaşadığım 'an'ım yenim de olsa ,
bu zamansal mesafeyi bir o kadar hızla da katetsem
sana yetişememe düşüncesi ,
renksizliğe teslim olmak gibiydi ..
renksizliğe teslim olmak gibiydi ..
zamanın kalbime yamadıklarıyla
şimdi saatleri aldatıyorum
kimseden habersiz .
şimdi saatleri aldatıyorum
kimseden habersiz .
ve içimdeki senlikler şaşırıyorlar ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder