13 Mayıs 2012 Pazar

Hayat Matrahı


sıfır çizgisi alınyazımdı. kabullenmek zor oldu, geç doğdum !
bir yaşımda etrafımda henüz anlamlandıramadığım bir kalabalık vardı .
iki yaşımda halimden memnun , bir çantanın içinde oradan oraya dolaştırıldım ..
o zamandan belliydi seyahat etmeyi seveceğim.
saçlarım lüle lüle ..
üç yaşım ilk dönüm noktam oldu ve tüm yüzüme bulaştırdığım çikolatalı pastam hafızamdaki tek karem o günden kalan ..
artık çiziyorum .
dört yaşımda denizle bilinçli olarak ilk tanışmamızı yaşadık . suyu çok sevdim , en vazgeçilmezlerimden .
renklerle tanıştım , resim yapıyorum .
ve beş yaşımda yüzmeyi öğrendim .
altı yaşım bir geçiş dönemiydi biliyordum birşeylerin değişeceğini , özgür çocukluğumdan ilk prangalara geçişti .
yedi yaşımı pek kanıksayamadım,  anlam veremedim tüm gün sınıflara bir sürü gibi tıkıştırılmalarımıza ..
oysa tenefüsler hem güzel hem dardı .
dinlediğim müziğin içindeyim artık şarkı söylüyorum .
sekiz yaşımda çoktan bisiklete binmeyi öğrenmiştim . yeni yerler keşfetmeye başladım , yakın alanlarda .
dokuz yaşımda ilk kez bir çocuğu beğendim görsel olarak , sevmenin ne oldugunu tam bilmeden
on yaşımdaki enerjim hiçbir yaşımda olmadı , ilk dostluk tohumlarımı bu yaşta attığımı sonradan anladım .
onbir yaşım yine bir değişimdi , genç kızlığa ilk adım .
oniki yaşım sıradandı , yüksek kitaplıklar arasında geçen platonik bir yaş , isyanlarda ..
onüç yaşımı hep sevdim uğuruna inandım ya herkesin aksine , kendimi çoğundan daha büyük hissediyordum ve herşeyi ben biliyordum :)
ondört yaşımda ne yapmak istediğimi sorgulamaya başladım , genelde sıkılıyordum daha çok kendimle müziğimle odamdaydım.
onbeş yaşımda kendime yenik düşmüş taklidi yaparak ,yapmak istediklerimin çoğunu rafa kaldırıp düzene dahil olduruldum .
onaltı yaşım arada sıkışmış bir yaş ..
onyediyi çok sevdim meğer asıl aşk buymuş ! artık bir motorsikletim var ve rüzgarı hissedebiliyorum ..
onsekizini iple çekmiştim oysa ama çok çabuk geldi geçti , anlamadım.
ondokuz yaşımda olduğumdan büyük görünmeye çalışıyor ,yoğun makyaj yapıyor , topuklu ayakkabılar giyiyordum .
yirmilere geçiş yeni bir altınçağın başlangıcı gibiydi beraberinde birçok farkındalık getirdi .
yirmibir ve yirmiikiyi birbirinden çok ayırt edemem .. ciddi bir sinema takipçisiyim. görsel hafızam gelişiyor , yaratıcılığın peşinden koşmaya başladım.
yirmiüçte ilk ayrılık/kayıp acısını çektim , çok ağladım çok büyüdüm.
yirmidörtte hayatımın rotası şekillenmeye başladı - hayallerimin peşinden gidiyorum .
yirmibeşte daha gençliğimi yaşayamadım derken iş hayatında buldum kendimi .
başkalarının başına gelenler bizim de başımıza gelebilirmiş .. öğrendim .
yirmialtı  , tekrar kısmi özgürlüğe dönüş dönemi , artık kendi paramı kazanıyorum ..
yirmiyedi , unutulmaz bir yaş ! gerçek aşkı buldum / sandım .........
yirmiyedi sonu yirmisekiz başı , artık kendi kanatlarımla uçuyorum .. evden ayrılış
yeni bir şehir ve yeni bir hayat !
yirmidokuz , ilk depresyon - hayatı kabullenme diyelim :) -  uçmak olayı çok ta kolay değilmiş ! !
otuz , kendimi buldum ya da bulduğumu sanıyorum .. çok yol kattettim . incindim , geçmişe döndüm , sorguladım . öğretildim ..
 otuzbire ilk adim , kendimi biliyorum - kendimi halen keşfediyorum -
ne aradığımı biliyorum , ne yapmak istediğimi biliyorum ya da bildiğimi zannediyorum
ama hala büyüyünce ne olacağıma karar veremedim :) ..
aşk , sevgi , dostlar , resim , müzik , sinema ve sanatla besleniyorum . hic eksik olmasınlar !
ve payıma biçilen ömürde, hayatın akışında yol alıyorum ....


10 Mayıs 2012 Perşembe

İki Dünya Mesafesi


tüm gerçekliğiyle kalbimin her hücresini sarmalayan senliklerimi ,
bağrım yırtık pırtık oluncaya kadar göğüsleyebilir
ve tüm kader cambazlarına karşı direnebilirdim ..

boya kabımdaki tüm renklerimi gözümü kırpmadan
tekrar ayrıştıramama riskini hafife alarak
birbirine karıştırabilir ,

siyaha teslim olabilirdim .

ve siyahın içinde kaybolmaya bile razı olup
kendi tonlarımdan birkaç solukluğuna vazgeçebilir ,

senin renklerini keşfe çıkabilirdim . 

hatta tüm gündüzlerimi gecelerine değişebilir ,
güneşe bile kafa tutabilirdim ..

ama tek alt üst edemeyeceğimi bildiğim ;

bir iğnenin ucuyla
arka bahçemdeki ağacımın gövdesine kazıdığım ,
doğum tarihimizdi .

iki dünya mesafesi kadar
varolumuşumuzun zamanlaması .

ve hesaplamadığım yaşanmadık saatlerim ..

her yaşadığım 'an'ım yenim de olsa ,
bu zamansal mesafeyi bir o kadar hızla da katetsem

sana yetişememe düşüncesi ,
renksizliğe teslim olmak gibiydi ..

zamanın kalbime yamadıklarıyla
şimdi saatleri aldatıyorum
kimseden habersiz .

ve içimdeki senlikler şaşırıyorlar ...